Hergé Müzesi

Benden sadece bir yaş küçük kardeşim Sinan ile sürekli bir şeyler okunan bir evde büyüdük. Annem ve babamın elinden kitap, dergi, gazete eksik olmazdı, hala da olmaz. İkimiz de biraz onlara özendiğimizden, biraz da bu kadar ilgiyle ne okuyorlar acaba diye merak ettiğimizden olacak 4 yaşında okumayı söktük. Aslında kimse bizi okumamız için özellikle yönlendirip cesaretlendirmemişti. Annem okula başlamadan önce dedem bir gün onu yanına oturtup birkaç saat içinde zorla okuma-yazmayı öğretmiş, annem de tabii ki sıkıntıdan patlamış. Bu hikaye evde iyi bilindiği için bizi kimse zorlamadı. Ama meraklı çocuklardık işte, kendi kendimize okumayı öğrendik. Öğrenince de resimli çocuk kitaplarından çok kısa sürede sıkılıp evdeki koca kütüphanenin raflarına dadandık. Daha ilkokula başlamadan Steinbeck, Aziz Nesin falan okuduğumuzu hatırlıyorum. Kısa sürede neyi okumayı sevdiğimize dair güçlü fikirler edindik, ben dünya edebiyatı, roman ve hikayelerden hoşlanırken Sinan tarih kitapları ve ansiklopedilere meraklıydı. Bu farklı zevklerimize rağmen birbirimizle, hatta babamla da paylaşamadığımız kitaplar ise Tenten’in maceralarıydı.

Babam kendi kuşağının birçok üyesi gibi çocukluğunda Teksas, Tommikslerin yeni sayılarını heyecanla bekler, tekrar tekrar okurmuş. O zamandan beri de sıkı bir çizgi roman takipçisidir. Gırgır, Limon, Leman gibi haftalık mizah dergileri, Nuri Kurtcebe, İlban Ertem gibi çizerlerin kitapları bizim evden eksik olmazdı. Biz de bunları okuyarak büyüdük. 1990ların sonları ve 2000lerin başlarında ise Yapı Kredi Yayınları ve Remzi Kitabevi Tenten, Red Kit, Asteriks gibi çizgi romanları çok kaliteli bir şekilde basmaya başladı, ki bu benim 10-12 yaşlarıma denk geliyor. Babamla birlikte hafta sonları kitapçılara gider, en son çıkan bölümleri alır, eve gidince de bir çırpıda soluksuz okurduk.

Bu çizgi romanların arasında en sevdiğim hep Tenten oldu. Kitaplardaki bazısı hayali, bazısı gerçek birbirinden farklı diyarlara yapılan macera dolu yolculuklar, bazen yazıldıkları dönemin ötesinde teknolojik gelişmeler, çeşit çeşit tiplemeler merakımı ve hayal gücümü besledi. Kitaplardaki temiz ve detaylı çizimlere, canlı renklere saatlerce dalıp gittiğimi hatırlıyorum. Tenten’in kitaplarını yıllar boyunca o kadar çok okudum ki, her bir detayı hala tüm canlılığıyla hafızamda. Yetişkin olmaya başladığımda kitaplardaki anlatımın değişim ve gelişimini algılamaya da başladım, çizeri Hergé’nin hayatını araştırdım. İnsanın kendisini hem dünya görüşü anlamında, hem de profesyonel olarak ne kadar geliştirebileceğini gördüğümde Tenten’i daha da çok sevdim.

#tenten #tintin #herge #belçika #belgium #hergemuseum

Çocukluğumdan beri büyük bir Tenten hayranı olduğum için Belçika seyahatimizde beni en çok heyecanlandıran şeylerden biri Brüksel yakınlarındaki Louvain-la-Neuve’deki Hergé Müzesi‘ne gitmek oldu. Müze küçük bir kasabada, Google maps’te yeri belli olsa da arabayla bulmak biraz zor olabiliyor. Oldukça hoş tasarlanmış, modern bir bina. Biletler 12 euro (Aralık 2018), bu fiyatın içine çeşitli dillerde audio guide da dahil. Müze Hergé’nin hayatını ve eserlerini kronolojik, kapsamlı ve eğlenceli bir şekilde ziyaretçilere aktaracak şekilde tasarlanmış.

#Hergé #museeHergé #tenten #tintin #belçika #belgium

#tenten #tintin #herge #belçika #belgium #hergemuseum

Hergé, Tenten’in yaratıcısı Belçikalı çizer Georges Prosper Remi’nin isminin kısaltması. Remi, Brüksel’in Etterbeek bölgesinde orta halli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş. Hergé kariyerine çeşitli dergilere çizimler yaparak başlamış ve Tenten’den önce  ilk çizgi dizisi Totor’un Maceraları‘nı yaratmış. Cesur bir izci olan Totor’un hem tipi, hem de karakteri Tenten’e oldukça benziyor. 1929’da muhafazakar, milliyetçi ve Katolik gazete Le Vingtième Siècle’da çalışan Hergé, editörü Norbert Wallez’in yönlendirmesiyle gazetenin çocuk eki Le Petit Vingtième’de Tenten’i çizmeye başlamış.

 

#tenten #tintin #herge #belçika #belgium #hergemuseum
Hergé, yani Georges Prosper Remi

İlk macera Tenten Sovyetler’deyi yeni satın aldım ve bu seyahatten döndükten sonra okudum. Çizimler son derece acemice yapılmış, olay örgüsü kısır ve espriler de çok zayıf. Açıkçası daha önce serinin ilk maceralarından Tenten Kongo’da ve Tenten Amerika’dayı okuduğum için böyle olacağını da tahmin ediyordum. Bu ilk maceralarda Hergé anlattığı ülkelerle ilgili son derece sınırlı ve yüzeysel bilgilere sahip ve bariz bir şekilde komünizm karşıtı, sömürgecilik ve kolonicilik yanlısı propaganda yapıyor. Amerika’da geçen macerada Tenten ideolojik olarak daha nötr bir yerde dursa da yine çizerin kısıtlı bilgileri ve araştırmasının yetersizliği nedeniyle gangsterler ve kovboylarla dolu bir ülke görüyoruz. Müzede Hergé’nin bu ilk Tenten maceralarındaki acemiliğini eleştiren sözlerini okudum. Son derece çalkantılı yıllarda yetişmiş, dünyayı anlamaya ve öğrenmeye sınırsız bir istek duyan, kahramanları dönemin korkusuz savaş muhabirleri ve gazetecileri olan bu genç adam neyse ki sonraki çalışmalarında aynı hataları tekrarlamamaya söz vermiş.

Bu ilk Tenten maceralarından sonra Hergé bir süre gazetesinde Quick & Flupke ve Jo, Zette & Jocko serilerini çizmeyi sürdürmüş. 1934’te Tenten’in sonraki macerası Mavi Lotus için araştırma yaparken genç Çinli öğrenci Zhang Chongren’le tanışmış ve ondan çok etkilenmiş. Zhang, Hergé’yi maceralarını çizmeden önce ülkeler ve kültürlerle ilgili iyice araştırma yapması ve tutarlı bir hikaye ortaya koyması konusunda bilinçlendirmiş. Hergé, Tenten’in değerli dostu, altın kalpli Chang karakterini de Zhang’den esinlenerek yaratmış.

 

#tenten #tintin #herge #belçika #belgium #hergemuseum
Hergé ve Zhang

Firavunun Puroları ve Mavi Lotus‘ta Arabistan, Hindistan ve Çin’de oldukça ayrıntılı bir şekilde kurgulanmış maceralara atılan Tenten, Kırık Kulak‘ta Latin Amerika’ya gider. Bu maceradaki hayali ülkeler Bolivya ve Paraguay’dan esinlenilmiş, olaylar da bu iki ülke arasındaki savaşı konu alıyor. Serinin bu kitaplarıyla beraber artık Hergé’nin hikayelerin geçtiği ülkelerin tarih, kültür ve coğrafyasını dikkatlice araştırdıktan sonra oldukça tarafsız, özgünlüğü önemseyen ve detaylı bir şekilde Tenten’in maceralarına sahne ettiğini görürüz. Hergé yine zamanının olaylarını konu edinse ve olayların geçtiği ülkelerdeki rejimleri, yolsuzluğu ve çatışmaları tiye alsa da artık bu olaylara yanlı ve tek boyutlu bakmamaktadır.

Kara Ada‘da İskoçya’ya giden Tenten’in bir sonraki macerası Ottokar’ın Asası 1939’da, tam II. Dünya Savaşı’nın patladığı ve Avrupa’nın karıştığı zamanlarda yayınlanır. Bu macera yine hayali Orta Avrupa ülkelerinde geçmektedir.

Savaş yıllarındaki maceralar, belki gündemdeki gergin havadan okuyucuyu (ve tabii Hergé’yi) bir nebze de olsa uzaklaştırmak isteğiyle, oldukça fantastik bir havaya bürünür. Altın Kıskaçlı Yengeç‘te Tenten favori karakterim huysuz Kaptan Haddok’la tanışır. Sonraki kitap Esrarengiz Yıldız‘da Tenten artık ayrılmaz yancısı olan Kaptan’la beraber Kuzey Denizi’nde bir maceraya atılır. Sonraki iki kitap Tekboynuz’un Esrarı ve Kızıl Korsanın Hazinesi‘nde ikili Kaptan’ın atalarından birinin bıraktığı hazinenin peşinde geçer.

#tenten #tintin #herge #hergemuseum #köpekbalığı #denizaltı #sharksubmarine #kızılkorsanınhazinesi #turnösol #letresorderackhamlerouge

#tenten #tintin #herge #hergemuseum #köpekbalığı #denizaltı #sharksubmarine #kızılkorsanınhazinesi #turnösol #letresorderackhamlerouge
Kızıl Korsan’daki inanılmaz köpekbalığı şeklindeki denizaltının gerçek ölçülerdeki modelini müzede görmek inanılmazdı!

Tenten serisinin devamında Kızıl Korsan’da ilk defa karşımıza çıkan Profesör Turnesol de önemli bir karakter olarak sıkça karşımıza çıkar. Kahramanlarımız eksantrik profesörle beraber 7 Kristal Küre ve Güneş Mabedi maceralarına koşarlar.

#tenten #tintin #herge #belçika #belgium #hergemuseum #profesörturnesol
Bence müzede en eğlenceli alanlar Profesör Turnesol ile ilgili olanlar
#tenten #tintin #herge #belçika #belgium #hergemuseum #augustepiccard
Hergé, Profesör Turnesol karakterini İsviçreli bilim adamı Auguste Piccard’dan esinlenerek yaratmış

Kara Altın Diyarında‘dan sonra dünyanın dört bir tarafında geçen hikayeler Hergé’ye yetmemeye başlar. Hedef Ay ve Aya Ayak Basıldı kitaplarında kahramanlarımız bir uzay yolculuğu yaparlar. Hergé bu kitapları 1950-1953 yılları arasında yayınlamıştır, yani Neil Armstrong 1969’da gerçekten aya ilk ayak basan adam olmadan 16 yıl önce! Özellikle aya seyahatten önceki hazırlıkları anlatan Hedef Ay inanılmaz keyifli bir kitaptır, insanı Hergé’nin titizliğine ve vizyonerliğine bir kez daha hayran eder.

#tenten #tintin #herge #belçika #belgium #hergemuseum #moonrocket #ObjectifLune #OnamarchésurlaLune #hedefay #ayaayakbasıldı
Hedef Ay ve Aya Ayak Basıldı maceralarındaki uzay mekiğinin planı
#tenten #tintin #herge #belçika #belgium #hergemuseum #moonrocket #ObjectifLune #OnamarchésurlaLune #hedefay #ayaayakbasıldı
Mekiğin maketi
#tenten #tintin #herge #belçika #belgium #hergemuseum #moonrocket #ObjectifLune #OnamarchésurlaLune #hedefay #ayaayakbasıldı
Tenten, Kaptan Haddok ve Milu uzay kıyafetleri içinde

Tenten serisi Turnösol Olayı, Ambardaki Kömür, Tenten’i Chang’le tekrar buluşturan Tenten Tibet’te ile devam eder. Benim en sevdiğim Tenten kitabı ise kahramanlarımızın hiçbir yere seyahat etmediği, Mulensar Şatosundan çıkmadığı ama acayip maceralı ve eğlenceli Kastafiore’nin Mücevherleri‘dir. Tenten’in tamamlanan son maceraları ise metafizik öğeler barındıran Sidney’e 714 Sefer Sayılı Uçuş ve hareketli Tenten ve Pikarolar olur.

#tenten #tintin #herge #belçika #belgium #hergemuseum #kastafioreninmücevherleri #LesBijouxdelaCastafiore #biancacastafiore
Kastafiore’nin Mücevherleri

Hergé dünya çapında Tenten’in yaratıcısı olarak meşhur olsa da aslında çok yönlü bir sanatçıymış. Gravür, illüstrasyon, grafik tasarım gibi çeşitli alanlarda da oldukça başarılıymış. 1960’larda modern sanata ilgi duymaya ve Andy Warhol, Serge Poliakoff ve Lucio Fontana gibi sanatçıların eserlerini toplamaya başlamış. Resme duyduğu ilgiye rağmen profesyonel hayatının bu olgun döneminde vasat bir ressam olmak istememiş. Kendisini çizgi romanla çok daha iyi ifade ettiğini düşünmüş. Bu da sanırım detaycı ve titiz çizim ve kurgusunun kendi hayatına bir yansıması.

Hergé, Tenten’in can yoldaşı rolüne kar beyazı, sevimli Milu’yu layık görse de, özel hayatında tam bir kedisevermiş. Evine, kitaplarına ve sanatına düşkün Remi’nin birçok kedisi varmış.

#tenten #tintin #herge #hergemuseum #belçika #kedi

Hergé, Tenten serisinin yirmi dördüncü ve son macerası Alf-Art üzerinde çalışırken kitabı tamamlayamadan 1983’te ölmüş. Kitap daha sonra 1986’da tamamlanarak yayımlanmış. Brüksel sanat çevresinde geçen hikayede Tenten bir cinayeti ve sonrasında sanat sahteciliği olayını çözmeye çalışıyor. Tüm eskizlerini grafit kalem ve çini mürekkebi ile çizen Hergé, ilk defa Alf-Art için keçeli ve tükenmez kalemle çizerek daha farklı bir tarz kullanmış. Önceki kitaplara göre daha kişisel bir hikaye tasarlamış ve yeni bir tarz denemiş ama tamamlamaya ömrü yetmemiş.

#tenten #tintin #herge #belçika #belgium #hergemuseum
Hergé’nin Tenten için yarattığı binlerce karakterin bir kısmı

Hergé Müzesi, Tenten hayranları için adeta bir mabet. Ziyaretçilerin çizerle, eserleriyle ve yaşadığı dönemle ilgili farklı bir perspektif edinmesini sağlıyor. Müzede sanatçının hayatıyla ilgili birçok ayrıntıyı görmek, karakterinde ve sanatında nasıl izler bıraktığını anlamak benim için çok özel bir deneyimdi.

1 Comments Kendi yorumunu ekle

Yorum bırakın