Tek Kullanımlık Plastiği Azaltmanın 10 Yolu

Evet, bu bir seyahat yazısı değil. Özellikle son birkaç yıldır kafa yorduğum farklı bir konuyla ilgili, kamu spotu dilinden uzak durmaya çalışarak birkaç satır yazacağım.

Maalesef dünyamıza iyi davranmıyoruz. Ormanları yok ediyoruz, havayı kirletiyoruz ve artık başa çıkamayacağımız kadar çöp üretiyoruz. Ürettiğimiz çöplerin büyük bir kısmını plastik atıklar oluşturuyor. 2015 yılında dünyada 448 milyon ton plastik üretilmiş. Bunun yaklaşık 5 ila 14 milyon tonunun ömrünü okyanuslarda tamamladığı tahmin ediliyor. Pasifik Okyanusunda, Havai ve Kaliforniya arasında Fransa’nın üç katı büyüklüğünde bir çöp adası oluşmuş durumda ve bu temizlenemiyor. Durumun vahametini anlamak için Google’a “Great Pacific Garbage Patch” yazıp aratabilirsiniz, buraya o korkunç fotoğrafları koymak istemiyorum.

İyi haber şu ki, konuyla ilgili ciddi farkındalık yaratılmaya başlandı. Ancak tabii ki daha gidecek çok yolumuz var. Örneğin National Geographic Haziran 2018 sayısını dünyadaki plastik kirliliğine ayırdı, ama ne yazık ki derginin basılı versiyonu bile plastik bir poşetin içinde satılıyordu…

spot-the-irony-national-geographic-magazine-delivered-its
Foto buradan

Şimdi ben bu konuyla ilgili sevdiklerimle konuşurken verdikleri tepki genelde “ama ben o kadar çok plastik kullanmıyorum ki” oluyor. Sonra beraber bir günü nasıl geçirdiğimize bakıyoruz. Sabah Starbucks’tan aldığımız lattenin kapağı plastik, karton bardağın da içi plastik kaplı. Toplantıya yetişmek için öğle yemeğini paket alıyoruz, o paket tabii ki plastik. Akşam markete gidiyoruz, sebze meyveyi ayrı ayrı plastik poşetlere, sonra hepsini beraber tekrar plastik poşetlere koyuyoruz. Plastik o kadar ucuz, pratik ve dayanıklı ki artık hayatımızın her yerine girmiş durumda. Azaltmaya kalktığınızda durumun gerçekten farkına varıyor ve şok oluyorsunuz.

Plastiksiz Temmuz ya da Plastic Free July, bu farkındalığı yaratmak için 2011 yılında Avustralya’da başlatılmış bir hareket. Şu an tüm dünyada uygulanıyor. Basitçe, bir ay boyunca tek kullanımlık plastikten mümkün olduğunca uzak durmaya ve tüketim alışkanlıklarınızı değiştirmeye çalışıyorsunuz.

Ben bu hareketten yaklaşık 3-4 yıldır haberdarım ve bu süre içinde hayatımda mümkün oldukça kalıcı değişiklikler yapmaya çalıştım. Burada 10 tane öneri paylaşmak istiyorum. Açıkçası tek bir kişi bile bu yazıyı okuyup bunları uygulamaya kalkarsa dünyalar benim olur.

1. Hayat tarzınızı ve alışveriş yapma şeklinizi gözden geçirin:

Sonda söylenecek şeyi başta söyleyeyim. Tek kullanımlık plastiği hayatınızdan tamamen çıkarmak zor. Zor çünkü alışkanlıklarınızı değiştiriyor, sizi konfor alanınızdan çıkarıyor. Önceden planlama gerektiriyor.

Her şeyden önce hayat tarzınıza bir bakın. Tek mi yaşıyorsunuz, kalabalık bir eviniz mi var? Yemeklerinizi nerede ve nasıl yiyorsunuz? Çocuklarınız, evcil hayvanlarınız var mı? Normalde nasıl alışveriş yapıyorsunuz? Hafta sonları çoluk çocuk süpermarket turu mu yapıyorsunuz? Yoksa eksikleri eve yakın dükkanlardan parça parça mı topluyorsunuz? Market alışverişinizi internetten yapmak kolayınıza mı geliyor? Bütün bunları düşününce değişime nereden başlayabilirsiniz?

Kişi kendinden bilir işi… Ben İstanbul’un en eski ve merkezi semtlerinden birinde oturuyorum. Evimin yakınında birçok gurme lezzet dükkanı olsa da tüm ihtiyaçlarımı karşılayan bir haftalık pazar veya büyük bir market yok. Yakın zamana kadar eşim Arda da, ben de uzun mesailerle çok yoğun çalışan insanlardık. Şu an o bana göre daha rahat olsa da alışveriş ve ev işi sorumluluğunun büyük kısmı hala evin kadını olarak benim omuzlarımda. Evde iki de kedimiz var ve sık sık temizlik yapmamız gerekiyor. İyi yemek yapmaktan ve yemekten keyif alıyoruz. Fast fooddan uzak durmaya, mümkün olduğu kadar sağlıklı beslenmeye çalışıyoruz. Arabamızı mahallede park yeri bulmakta zorlandığımız için sattık. Hafta sonları mümkün oldukça seyahat ediyor veya evimize yakın yerlerde arkadaşlarımızla vakit geçiriyoruz.

Bu şartlarda eskiden ev alışverişinin büyük kısmını sanal marketlerden yapıyor, eksikleri de metro durağından eve gidene kadar yol üstündeki dükkanlardan tamamlıyordum. Plastik kullanımımızı azaltmaya karar verdiğimizde ilk yaptığım şey paketli gıda tüketimini azaltmak oldu. Bunların çoğu işlenmiş gıdalar ve içlerinde vücudumuza zararlı birçok madde var. Ayrıca dışlarındaki renkli, parlak ambalajların büyük kısmı geri dönüştürülemeyen malzemelerden üretilmiş durumda.

Yaptığım ikinci büyük değişiklik internetten alışverişi bırakmak oldu. Çünkü aldığım gıdaların kalitesi çok iyi olsa da iki tane domatesin, üç tane salatalığın plastiğe sarılmış olarak evime gelmesi bana komik gelmeye başladı. Sonuçta yediğimiz meyve, sebzelerin kabukları zaten doğal bir “paketleme malzemesi” aslında. Ekstra ambalaja ne gerek var?

Artık meyve-sebze alışverişimi mahallemdeki manavdan yapıyorum. Onlar da sağolsunlar çok yardımseverler, elimi neye uzatsam hemen bir plastik torba açıp “ver abla” diye yanımda bitiveriyorlar. Plastik torba kullanmadığımı anlata anlata sonunda alıştırdım. Şimdi yine “geldi mahallenin delisi” der gibi bakıyorlar ama en azından bunu niye yaptığımı biliyorlar.

plastic-free-shopping
Mahallenin delisi

Sonra pirinç, makarna, baklagiller gibi kuru gıdaları düşünmeye başladım. Bunların 500 gr / 1 kiloluk plastik ambalajlarda satılması bize çok normal geliyor. Ama çoğumuzun eve gelir gelmez ilk yaptığımız şey bu ambalajları kesip içindekileri kavanozlara boşaltmak oluyor. O zaman neden bunları direkt kavanozla almayayım ki? Artık bu tip gıdaları toptan satan yerlerden alıyorum, yanımda kavanoz götürüp önce darasını aldırıyorum, sonra da aldığı kadar kuru gıdayı içine koydurup parasını ödüyorum. Kahvemi de Tchibo’dan benzer yöntemle alıyorum, kahveyi direkt kavanoza çektiriyorum. Diğer kahvecilerde çekirdek kahve halihazırda ambalajlı oluyor.

Gıda alışverişinde beni en çok zorlayan et, peynir gibi ıslak gıdaları nasıl alacağımı bulmak oldu. Mahallede muhteşem bir peynircim var, ama dükkanı benim için kabus gibi. Tüm peynirler kesilip streç filme sarılmış, sonra da plastik kutuların içine yerleştirilmiş olarak satılıyor. Başka alternatifleri denedim ama aynı lezzeti bulamadım. En sonunda gidip kendisine dert yandım, beraber şöyle bir çözüm bulduk: Ben dükkana üzerinde numaram yazılı boş bir kap bırakıyorum, o tenekeyi açtığında paketlemeye başlamadan benim kaba ihtiyacım kadar peyniri koyup beni arıyor. Gidip peynirimi alıyorum. Biraz zahmetli ama etkili bir çözüm oldu.

cheese-plastic-free-shopping

Et ve balık için büyük birer kapaklı kap veya kavanoz götürüyorum, kasabım ve balıkçım alacaklarımı bunların içine koyuyor. Ben mahallemdeki yerel işletmelerden alışveriş yapmayı seviyorum, ama bu yöntem Macrocenter’da da işe yaradı.

meat-shopping-plastic-free-jul

Bütün bunlar senin hayatını nasıl etkiledi diyecek olursanız, evet alışverişim daha uzun sürüyor ve insanlara dert anlatmak bazen beni yoruyor. Ama aynı zamanda haftada bir iki defa bu şekilde gezerek, sohbet ederek alışveriş yapmak benim için hoş bir ritüel haline geldi. Mahalledeki esnafla muhabbetim ilerledi, artık kendimi daha bir “oralı” hissediyorum. Evimdeki gıdaların her zaman taze olduğundan eminim çünkü ihtiyacım / taşıyabileceğim kadar alıyorum. Daha az para harcayarak daha iyi beslenmeye başladım. Bence artılar eksileri döver 🙂

Benim uyguladığım yöntemler sizin hayat tarzınıza uymayabilir. Çocuklarınız onu al, bunu al diye tutturabilir, farklı şeyler gündeme gelebilir. Ama yine de ana kurallar paketli gıdayı azaltmak, taze gıda tüketmek, gıda israfını azaltmak ve mümkün olduğunca toptan veya kendi kap kacağınızla alışveriş yapmak.

Peki henüz değiştiremediğim, ama kafamın bir kenarında duran bazı şeyler neler? 5 litrelik su şişelerine maalesef bir çözüm bulamadım. İstanbul’da asla musluktan su içemem, Arda da büyük damacanada eve teslim edilen sulara güvenmediğinden bunlardan alıyoruz. Tek tesellim boşları evin önüne bıraktığımda çöp toplayan çocukların bunları hemen kapıyor olması, bir şekilde geri dönüşüme gittiklerine inanıyorum. İkincisi kedi maması, yavrularımdan birinin protein alerjisi var ve yediği hipoalerjenik mama plastik ambalajda geliyor. Üçüncüsü benim kullandığım şampuan, seboreik dermatit diye bir deri hastalığım olduğu için çinko içerikli özel bir şampuan kullanıyorum. Bunların da paketlerini geri dönüşüme gönderiyorum. Umarım bir gün farklı alternatifler üretebilirim. Sonuçta bu bir yolculuk, her gün yeni bir fikir bulunabilir.

2. Dışarıdan yemek siparişi vermeyi azaltın:

Her gün dışarıdan yemek hem cebinize, hem sağlığınıza zararlı. Üstelik eve gelen yemekler plastik kapların içine konuluyor, yanında da plastik çatal-bıçak, kolonyalı mendil seti geliyor.

Alternatif olarak dışarı çıkıp restoranlarda gerçek tabak, çatal, bıçak kullanın, ya da kendi kabınızla restoranlara gidip paket alın. Daha da iyisi evde yemek yapmayı alışkanlık haline getirin. En beceriksiz insan bile tost, omlet, ızgara et, salata falan yapabilir. İnternette, instagramda nefis kolay yemek tarifleri var. Hiçbir şey yapamıyorsanız yoğurt ve meyve yiyebilirsiniz. Belinizin inceldiğini, banka hesabınızın rahatladığını görünce iyi ki böyle yapmışım diyeceksiniz.

3. Naylon torba yerine kumaş torba kullanın:

Artık alışverişte hiç naylon torba almayacağım dediğinizde bile evinizdeki naylon torba stoğunun erimesi muhtemelen yıllar sürecek. Ben üç yılı aşkın süredir naylon torba almıyorum ama evimde hala eksik olmuyorlar. Gelen misafir getiriyor, anneler memleketten gelenleri içine koyup gönderiyor, bir şekilde yine birikiyorlar.

Ben önce evdeki fazla naylonları alışverişte tekrar tekrar kullandım. Stoklar eriyince kese kağıdı kullandım. Ama en güzel ve kalıcı çözüm kumaş torba oldu. Eski bir perdeyi kesip 8-10 tane torba diktim, onu da değerlendirmiş oldum. Sebze-meyve, ekmek, kuru gıda için ideal. Çantamda da her zaman birkaç tane bulunduruyorum ki ihtiyacım olduğunda hazırlıklı olayım. Yıkayıp yıkayıp kullanıyorum. Oh mis.

4. İçecekleri cam şişede alın:

Süt, meyve suyu, su gibi içecekleri mümkün olduğunca depozitolu cam şişede alıyorum. Bu sıvı yağlar için de geçerli. Pet şişe kullanmıyorum.

milk-plastic-free-shopping

Depozitosuz cam şişeleri de geri dönüşüme gönderiyor, veya şişe fırçasıyla yıkayarak farklı içecek veya zeytinyağı saklamak için kullanıyorum.

5. Günlük tükettiğiniz içecekler için yanınızda termos veya matara bulundurun:

Cam şişe sağlıklı ama ağır olması ve kırılma riski nedeniyle her zaman çok pratik değil ne yazık ki. Kahveyi çok seviyorum, günde en az 2-3 bardak kahve içiyorum. Bu nedenle sabah kalkınca daha gözümü açmadan mutfağa gidip kahvemi demliyorum, termosuma koyup yolda içiyorum. Gün içinde de Starbucks, Nero gibi yerlerden kahve alırken kendi bardağıma koyduruyorum.

Termos olarak özellikle Swell‘i tavsiye ederim, çok kaliteli ve acayip güzel tasarımları var.

6. Taneli veya ıslak yiyecekler için kavanoz kullanın:

Plastiği hayatımdan çıkarmaya karar verdiğimde cam kavanozlar bir anda hayat kurtarıcı oldu. Evden yemek götüreceksem, artan yemekleri saklayacaksam, dışarıdan ıslak yiyecekler satın alacaksam hep cam kavanoz kullanıyorum.

7. Plastik kapta yoğurt almayı bırakın:

Markette satılan endüstriyel yoğurtların zararları uzun süredir tartışılıyor. Konunun uzmanı değilim ama gerçekten de haftalarca ekşimeyen, küflenmeyen yoğurt bana bir acayip geliyor. Tadını da sevmiyorum.

Toprak kapta satılan manda yoğurtları hem daha lezzetli hem de daha sağlıklı, aldıktan 2-3 gün sonra bozulmaya başladığını görebiliyorum. Ama bu yoğurtların da kapağı plastik, üstelik de bir süre sonra evde biriken toprak kapları mama kabı, çiçek saksısı vb olarak değerlendirdikten sonra ne yapacağınızı bilemiyorsunuz.

Yoğurt mayalamak gerçekten çok kolay. Ben Ev Lezzetleri’nin şu videosunu izleyerek öğrendim, AOÇ’nin günlük sütünü kullanarak aşağıdaki gibi mayalıyorum:

  • Sütü yüksek ateşte kaynatın, kaynadıktan sonra karıştırarak, havalandırarak 10 dakika daha kısık ateşte tutun.
  • Sütü borcam vb kuru ve temiz bir kaba alın. 15-20 dakika oda ısısına gelmesini bekleyin, bu arada kaymak oluşacaktır. Sevmiyorsanız ayırabilirsiniz, ben bayılıyorum.
  • Bu arada 1 yemek kaşığı yoğurdu dolaptan çıkarıp çırpın, o da oda ısısına yaklaşsın.
  • Temiz serçe parmağınızla sütün ısısını kontrol edin. 7-8 saniye içinde tutabilmelisiniz. İdeal sıcaklıktaysa sütten 1 kepçe alıp yoğurtla karıştırın. Pürüzsüz hale gelen süt-yoğurt karışımını geri kalan süte ilave edin, karıştırın.
  • Kabın kapağını kapatıp kalın bir örtüyle iyice sarıp sarmalayın. 4-5 saat sonra yoğurdun mayalanma işlemi tamamlanıyor. Buzdolabında da 1 gece beklettikten sonra yoğurdunuz hazır.

8. Kendi deterjanınızı yapın:

Aslında bu öneri sadece plastik kullanımını azaltmakla ilgili de değil, evimizde kullandığımız temizlik malzemelerinin zararları ile ilgili Buğday Derneği’nin şu yazısını okumanızı tavsiye ederim. Sadece deterjan değil, neredeyse tüm ev ve kişisel bakım malzemeleri için internette çok güzel tarifler var. Özellikle Zehirsiz Ev‘in tariflerini seviyorum. Uzun süredir aşağıdaki çamaşır deterjanı tarifini kullanıyorum:

  • 1 bardak rendelenmiş doğal zeytinyağlı sabun
  • 1 bardak çamaşır sodası
  • 1 bardak karbonat
  • 1/2 bardak boraks
  • 10 damla istediğiniz aromatik yağ (ben lavanta kullanıyorum)

Marketten alacağınız herhangi bir deterjan kadar temizliyor ve çok ferah kokuyor, artık deterjan ve yumuşatıcıların aşırı parfümlü kokularına tahammül edemiyorum. Bu malzemelerin çoğu aktarda açık olarak çok ucuza satılıyor. Toz olanları kendi kavanozlarımı götürerek, zeytinyağlı sabunu ise çuvalla toptan alıyorum. Aşağıdaki resimde gördüğünüz sabun çuvalını bir yıl önce aldım, hala içinde 3-4 tane sabun duruyor.

cats-natural-soap-plastic-free
Mary ve Jane de sabun seviyor

Bulaşık makinesi için de deterjan tarifleri var ama benim bulaşık makinem yok. Bulaşıklar için de zeytinyağlı sabun kullanıyorum. Çok güzel temizliyor.

Genel ev temizliği için ise arap sabunu ve elma sirkesi kullanıyorum. Arap sabununu yine açık deterjancıdan kavanozla, elma sirkesini de cam şişede alıyorum ama artık sirkemi kendim yapacağım. Sadece tuvalet temizliği için henüz çamaşır suyundan vazgeçemedim maalesef 😦

9. Genel olarak çöp üretiminizi azaltın, geri dönüşüm yapın veya tekrar kullanın:

Yukarıdaki önerilerin hepsini uyguladığınızda zaten plastik tüketiminiz, hatta çöp üretiminiz epeyce azalıyor. Yine de çöp nedir, ne değildir, kullandığımız eşyaların çevreye etkisi nedir diye durup bir düşünmekte fayda var. Bu konuda bilincim arttıkça düşünmeden aldığım plastik ve türevi eşyaların azaldığını farkettim. Mesela hiç düşünmeden 1 liraya aldığımız bir kullan-at çakmak aslında plastik ve metalden oluşuyor, yani teknik olarak geri dönüştürülebilmesi gerekiyor. Ama tabii ki bu çakmağın parçalarının ayrıştırılması ve geri dönüşüm döngüsüne sokulması ticari olarak hiç mantıklı olmadığı için doğruca bir çöplüğe gidiyor ve yaklaşık 500 yıl boyunca yok olmuyor.

Öte yandan eski kıyafet, kitap, mobilya gibi eşyalar çöp değil ve tekrar kullanılabilirler. Bu eşyalarınızı Dolap, Letgo gibi uygulamalar üzerinden satabilirsiniz, ben denemedim. Ben artık kullanmak istemediğim eşyalarımı Tatavla Dayanışma Pazarı gibi gelirlerini öğrencilere burs vermek gibi pozitif amaçlar için kullanan platformlara bağışlıyorum, ya da belediyelerin kumbaralarına bırakıyorum.

Kıyafetler demişken ne giydiğimizi de sorgulamamız gerektiğini düşünüyorum. Fast fashion endüstrisi sürekli yeni trendler ve cazip kampanyalarla bizi tüketmeye teşvik ediyor. Hızlı tüketim zincirindeki kıyafetlerin çoğu polyester, spandex, naylon gibi kumaşlardan üretiliyor. Bu kumaşlar yok olma süreçlerinde mikrofiberlere ayrılarak çevreye ve hayvanlara zarar veriyor. Konuyla ilgili genel olarak kafalar karışık ve farklı hassasiyetler var. Pamuk gibi doğal kumaşların bile üretiminde çok fazla su ve zararlı kimyasallar kullanıldığı için doğaya zarar verdiği biliniyor. İpek, yün gibi malzemelerin kullanımı, üretimleri sırasında hayvanlara zulüm yapıldığı için PETA gibi örgütler tarafından eleştiriliyor.

Textile Fibres.png
(Kaynak)

Peki bu konuda ne yapabiliriz? Öncelikle yeni kıyafetler alırken etiketlerine bakarak mümkün olduğunca doğal ve organik kumaşları tercih edebiliriz. Tencel/lyocell gibi yeni nesil, okaliptüs liflerinden üretilen kumaşların da doğa dostu olduğu söyleniyor. Ucuz ve trendy kıyafetleri kovalamak yerine modası kolay geçmeyecek, kaliteli kıyafetler tercih edebiliriz. Vintage ve ikinci el dükkanlarından alışveriş yapabiliriz. Açıkçası benim için işin kıyafet kısmı yeme-içme kısmından daha zor, yine de bunlara uymaya çalışıyorum.

Kişisel bakım da başka bir zor alan. Kendi çapımda yüz ve vücut temizliği için zeytinyağlı sabuna, vücut nemlendiricisi olarak hindistancevizi yağına geçtim. Şampuandan yukarıda bahsettiğim sebepten dolayı vazgeçemiyorum. Diş fırçamı artık birçok eczane ve mağazada satılan bambu fırçalarla değiştirdim. Diş macunu, deodorant gibi temel bakım malzemeleri için de ev yapımı güzel reçeteler var. Ama hala yüz nemlendiricisi, makyaj malzemesi, saç boyası gibi şeyler için içime sinen alternatifler bulamadım.

Yaptığımız bütün değişikliklere rağmen evde yine de bir miktar plastik ambalaj çöpü üretiyoruz, bunların da geri gönüşüme uygun olanlarını biriktirip belediyenin kumbaralarına atıyorum. Ülkemizde geri dönüşüm merkezleri ne kadar etkin çalışıyor tam emin olmasam da şu an için elimden gelen bu.

10. Ped veya tampon yerine adet kabı kullanmayı düşünün:

Yani bu çok özel bir tercih tabii ki ama bir düşünün.

Huffpost’un bir haberine göre bir kadın yaşamı boyunca ortalama 9120 tane tampon kullanıyor (evet hesabı kendim yapmaya üşendim). Pedler için de benzer bir rakam söz konusu. Onlar konuyu farklı bir boyutta ele almışlar tabii ama bizim feminizmde o noktaya gelmemize birkaç ışık yılı var. Biz konuya bu rakamın çevreye olan etkisi üzerinden bakalım. Ömrünüz boyunca neredeyse 10000 parça plastiği çöpe göndereceksiniz.

Adet kapları silikondan üretiliyor, kolayca temizlenebiliyor ve çok uzun süre dayanıyor. Kendilerini kaybetmezseniz veya bir şeyler çok ters gitmezse ömrünüz boyunca 5 tane bile tüketmeyeceksiniz. Hem çok çevre dostu, hem de çok ucuz olduğu kesin. İlk kullanımda çok rahat olduğunu söyleyemem ama zamanla alışılıyor.

Sizin uyguladığınız başka yöntemler var mı? Lütfen bana yazın. Böyle bilgiler paylaşıldıkça çoğalıyor 🙂

1 Comments Kendi yorumunu ekle

  1. girlviking26 dedi ki:

    Take a look at my other site as you are interested in environmental issues 🙂 https://turkiyeyitemizle.wordpress.com/

    Beğen

Yorum bırakın