Avusturya – Viyana

2018’in sonuna yaklaşırken durup durup ne acayip bir yıl olduğuna şaşırıyorum. Geçen yıl bu zamanlar kurumsal hayatı bırakıp Afrika’da gönüllülük yapma hayalleri kuruyordum. Bu hayalleri asla gerçekleştiremeyip kurumsal hayata geri döndüm. Hep işi gücü bırakıp gezgin olanların seyahat bloglarını mı okuyacaksınız, hayatın gerçekleri bunlar 🙂 Sonra yılın ortasında euronun doların fırlamasıyla seyahat etmek çok zorlaştı.  2018’i sadece Mart’taki Tayland seyahatiyle kapatırım derken Kasım-Aralık aylarında resmen leyleği havada gördüm. Üstelik de “artık pek gitmem” dememe rağmen şansım Avrupa’dan yana açıldı. Üsküp seyahatinden iki hafta sonra canım şirketim sağolsun bir konferans için Viyana’dayım.

a_vienna1
Noel öncesi vitrinler ışıl ışıl

a_vienna3

Böyle bir zamanda şirketin bizi buraya göndermesi zaten başlı başına mükemmel bir durumken üstüne bir de şanslıyız ki! Şirketteki arkadaşlar vizelerimizi Avusturya’dan değil Fransa’dan almış. Beraber seyahat ettiğim arkadaşım da ben de bu tip konularda hata yapmaktan çekinen tipler olduğumuzdan huzursuzduk. Uçağa binerken bilet kontrolü yapan kız “Avusturya başka ülkeden alınmış Schengen vizelerini kabul etmiyor, bu ay resmi yazı onaylandı, aynı uçakla sizi geri gönderirler” diye bizi korkuttu. Pasaport kontrolüne giderken hevesle beklediğimiz seyahate gidememe olasılığı artı polisler tarafından aşağılanma beklentisiyle kalp krizi geçirmek üzereydik. Arkadaşımı “Sen genç ve masumsun, önden git” diye polislerin önüne attım. Sonuç, hayatımızda bu kadar rahat bir pasaport kontrolünden geçmedik. Son derece yakışıklı ve güleryüzlü polisler hiçbir soru sormadan pasaportumuzu damgaladı, elimizi kolumuzu sallaya sallaya ülkeye girdik. Bizi korkutan kıza buradan selamlarımı yolluyorum.

c_vienna7

City Airport Train (CAT)  tren havaalanından şehir merkezindeki Wien Mitte istasyonuna direkt olarak 16 dakikada gidiyor. Biletler gidiş dönüş 21 euro (Kasım 2018 itibariyle). Mitte’de inip Viyana’da kalacağımız Marriott oteline Stadtpark’ın içinden kısa bir yürüyüşle geldik. 1862’de Viyana’nın ilk halka açık parkı olarak açılan Stadtpark, biz soğuktan keyfini çıkaramasak da bakımlı yeşil alanları ve heykelleriyle oldukça etkileyici. Yalnız parkın dört bir tarafındaki “köpekler giremez” tabelalarına anlam veremedik, zaten aşırı güzel ve disiplinli köpekleriyle şehirde turlayan Viyanalılar da anlam verememiş olacaklar ki herkes köpekleriyle dolaşıyordu. Otele çantalarımızı bırakıp doğruca schnitzeliyle meşhur Figlmüller‘e gittik. Popüler bir yer olduğu için rezervasyon gerektiğini duymuştuk ama kibar bir garson bizi hemen oturttu. Şansımız devam ediyordu, bizden sonra gelen herkes sıraya girmek zorunda kaldı! Kalktığımızda kapının önünde upuzun bir kuyruk vardı.

b_vienna_figlmueller9
Figlmüller’in meşhur şnitzeli iki kişiye yeter, ama nefis patates salatasından herkese bir porsiyon söylemek lazım

Figlmüller’in orijinal spesiyali domuz şnitzeli, ama dana ve tavuk şnitzel de yapıyorlar. Şnitzel çok lezzetli ve kocamandı, iki kişi bir porsiyonu paylaşarak fazlasıyla doyar. Ama buradaki asıl olay patates salatası, hafif tatlı sosuyla inanılmaz bir lezzet. Restoranda bira yok, menüde kendi üretimleri şarap ve üzüm suları var.

c_vienna2
Aziz Stephan Katedrali

Karnımız doymuş, suratımızda kocaman gülümsemelerimizle şehrin en merkezi noktası Stephansplatz’a kısa bir yürüyüş yaptık. Meydanda tüm görkemiyle yer alan gotik Aziz Stephan Katedrali şehrin hemen hemen her yerinden görülüyor. Yalnız koca katedralin üzerine reklam almaları pek hoş olmamış, yetkililer duyun sesimi.

c_vienna5
Stephansplatz’daki Noel Pazarı çok popüler

Aralıkta Avrupa’nın her yerinde hava buz gibi ama bu zamanda gelmenin en güzel yanı da Noel pazarlarını (Almanca konuşulan bir ülkede olduğumuz için Weihnachtsmarkt) yakalamak. Viyana’da birçok Noel pazarı var, birçoğunu da gezdik. Hepsi çok hoş, ışıkların içinde sıcak şarap içmek de pek güzel ama hediyelik eşyalar satan standlarda çok orijinal şeyler beklememek lazım. Bir süre sonra bütün pazarlar birbirine benziyor. Viyana’nın Noel pazarlarının en meşhur ve şık olanı Rathausplatz’ın önündeki dev pazar, burada büyükçe bir buz pateni pisti de var.

g_vienna_xmasmarkt2
Viyana’daki en büyük Noel pazarı Rathaus’un önündeki bu pazar

Müzeler bölgesinde Kunsthistorisches ve Naturhistorisches müzelerinin arasına kurulmuş pazara ve Belvedere Sarayı’nın önündeki pazara da gittik ama biraz boş ve sıkıcılardı. Eğlence parkı Prater’deki Noel pazarı oldukça kalabalık ve canlı oluyor. Ama bizim ev sevdiğimiz Stephenplatz’daki pazar, otelimize de yakın olması nedeniyle tekrar tekrar gittiğimiz bir yer oldu.

c_vienna15
Şehir merkezinde bu faytonlardan sık sık görebilirsiniz. Tabii ki atlar çok bakımlı ve soğuk havaya karşı sıkı sıkı giyinmişler 🙂

c_vienna19

Sıcak şaraplarımızı içip ısındıktan sonra şehrin sokaklarında yürümeye devam ettik. Viyana gerçekten çok şık ve zarif bir şehir. İhtişamlı barok binalarıyla, geniş caddeleri ve yeşil parklarıyla insanı etkiliyor, sokaklarında şöyle bir yürüyünce bile keyif veriyor. Buraya güzel değil demek mümkün değil.

c_vienna21

c_vienna25
Viyana

Öte yandan bu güzelliklerin iyice tadını çıkarmak için adamakıllı zengin olmak lazım. Birçok kişi gibi benim için de Viyana demek klasik müzik ve sanat demek. TRT’de yayınlanan yeni yıl konserleri demek, Mozart demek, Strauss demek, efendime söyleyeyim Klimt, Kokoschka, Schiele falan demek. Viyana’da tabii ki sayısız sanat eseri ve muhteşem müzeler var ama hepsi biletli ve bilet fiyatları 10 ila 20 euro arasında değişiyor. Böyle olunca birkaç günlük gezide ancak birkaç tanesini seçerek gitmek gerekiyor. Konser ve opera olayına girmiyorum bile, biletleri çok çok önceden almazsanız fiyatlar 50 eurodan başlayıp sonsuzluğa uzanıyor. Durum böyle olunca ilk gün şehrin merkezindeki Albertina Müzesi ve Hofburg Sarayı gibi güzellikleri pas geçip bol bol yürüdük.

c_vienna27
Sağda meşhur Opera binası
c_vienna28
Albertina Müzesi

Pas geçemeyeceğimiz bir şey şehirdeki cafe kültürünü tatmak olurdu. Bazı tartışmalı tarihi bilgilere göre İkinci Viyana Kuşatması sonrasında Osmanlı ordularının geride bıraktığı/unuttuğu kahve çekirdeklerinin mirası olan, Viyanalıların köpük köpük sütle kabartıp yumuşatarak şaşaalı estetik anlayışlarına uydurdukları kahveleri melange’a apfelstrudel veya sachertorte gibi nefis tatlıların eşlik ettiği, insanların şık kıyafetleriyle tiyatro salonu gibi şık bir mekanda birbirlerini süzerek vakit geçirdiği cafeler biraz kasıntı ve turistik olsalar da gerçekten özel yerler. Cafe Mozart’ta yine çok az sıra bekleyerek turistlerin ve şık Viyanalıların arasından geçip nispeten daha az kalabalık bir masaya oturtulduk. Kahve ve tatlılarımız vasattı ama ortamı deneyimlediğimize memnun olduk.

c_vienna29
İleride Hofburg Sarayı

Karanlık çökerken ışıl ışıl süslenmiş sokaklarda yürüdük ve yolumuz tekrar Noel pazarına düştü. Avusturya’da daha önce görmediğim içi peynirli Käsekrainer diye bir sosis var, muhteşem bir şey. Birer sosisliyle beraber sıcak şaraplarımızı içip bütün gün dışarıda gezmemize izin veren şaşırtıcı derecede yumuşak havanın tadını çıkardık.

Ertesi sabah iki günlük konferansın yapıldığı otele gittiğimizde şansımızın daha İstanbul’dayken başladığını farkettik. Konferansın yapılacağı otelde konaklamamız gerekirken bir yanlış anlama sonucu Marriott’a rezervasyon yapılmıştı ve iki otelin konforunu, güzelliğini değerlendirince arada dağlar kadar fark vardı.

da_belvedere2
Belvedere Sarayı, iki bölümden oluşuyor. Resimdeki Oberes Belvedere.

Konferansın olduğu yerin en büyük avantajı Belvedere Sarayı’na yakın olmasıydı. Yazlık saray olarak inşa edilen, Yukarı “Oberes” ve Aşağı “Unteres” diye iki binadan oluşan Belvedere Viyana’nın en önemli barok yapılarından biri. İki binanın arasında da geniş bir bahçe yer alıyor. Viyana’daki ikinci günümüzde hava berbat olduğu için maalesef ne bahçenin tadını çıkarabildik, ne de doğru düzgün fotoğraf çekebildik. Dünyanın en büyük Gustav Klimt koleksiyonuna sahip Yukarı Belvedere’ye birer bilet aldık (15 euro – Kasım 2018 itibariyle) ve hızlı adımlarla bahçeyi aşıp sarayın içine attık kendimizi. Sarayın içi tabii ki çok görkemli. Koleksiyonda Klimt’in meşhur “The Kiss” ve “Judith” eserlerinin yanı sıra Egon Schiele ve Oscar Kokoschka gibi sanatçıların eserleri de var.

da_belvedere7
Belvedere’nin içindeki muhteşem tavan süslemeleri

Sarayı gezdikten sonra karnımız acıkıp yorulduğumuz için akşam yemeği vaktinin geldiğine karar verdik ve Salm Bräu diye bir restorana gittik. Burası aynı zamanda bir bira fabrikası, alt katta kocaman kazanları gören mahzende tahta masalardan birine yerleştik. Yemekte nefis kaburga ve Avusturya mutfağının yerel yemeklerinden Tafelspitz ile buranın kendi biralarından söyledik. Restoranın hem ortamı, hem de yemekleri çok güzeldi.

j_vienna_morning4
Viyana Opera binası
m_vienna5
Viyana Ulusal Tarih Müzesi (Naturhistorisches Museum Wien)

Viyana’daki üçüncü günümüzde kar yağıyordu ve çok soğuktu. Sabah saatleri yine konferansta geçti, öğleden sonra çıktığımızda tramvaya binip Berggrasse’deki Sigmund Freud Müzesi’ne gittik. Müze Freud’un uzun yıllar ailesiyle yaşadığı, çalışmalarını yürüttüğü ve muayenehanesinin de yer aldığı dairede. Biletler 12 euro (Kasım 2018 itibariyle). Ben müzeyi oldukça başarılı buldum. Freud 1938’de Nazilerden kaçmak için nüfuzunu ve güçlü tanıdıklarını araya koyup oldukça yüklü bir para da ödeyerek ailesini ve tüm eşyalarını alarak Londra’ya yerleştiği için aslında geride müze yapacak pek bir eşya kalmamış. Sadece muayenehanesinin bekleme salonu olduğu gibi korunmuş. Ancak kişisel fotoğrafları, mektupları ve arkeolojiye ilgisi nedeniyle biriktirdiği birtakım eşyaları sergileyerek kişiliğini, çalışmalarını ve hayatıyla ilgili önemli dönüm noktalarını ziyaretçiye yansıtmayı başarmışlar. Keyif ve ilgiyle birkaç saat geçirmek için tavsiye ederim.

h_vienna_freudmuseum3
Freud’un eski muayenesindeki bekleme salonu aynı şekilde korunmuş

Müzeden çıktığımızda yine hava kararmak üzereydi. Bir güne bu kadar ciddiyet yeter diye düşünüp eğlence parkı Prater’e gittik. 1827’den beri halka açık olan Prater kocaman bir dönme dolabı ve yeşil alanlarıyla eminim ki baharda çok daha keyifli oluyordur ama ışıklı Noel süslemeleri ve pazarıyla bu mevsimde de çok hoştu. Bolca sıcak şaraptan destek alarak soğuğa dayanabildiğimiz kadar burada vakit geçirdik.

i_vienna_prater2
Prater
i_vienna_prater4
Spiral kesilmiş patates cipsi ve glühwein

Özellikle benim gibi mimariye ilgili olanların Viyana’da görmeden geçmemesi gereken bir yer de Hundertwasserhaus. Eksantrik sanatçı ve mimar Friedensreich Hundertwasser’in belki de en meşhur eseri, oldukça sıradan bir sokağa döndüğümüz anda parlak renkleri ve terasındaki ağaçlarla gözümüze çarptı. Sosyal konut olarak tasarlanan binaya bakarken insan yaratıcılığının sınır tanımadığına bir kez daha inandım ve mimarisine hayran kaldım. Hundertwasserhaus hala konut olarak kullanıldığı için binayı sadece dışarıdan görebiliyorsunuz. Böyle bir evde yaşamak nasıldır acaba diye uzun uzun hayal kurarken bir anda turist kalabalığının içinde kendisine yol açmaya çalışarak kapıya ilerleyen bir kadını görünce fikrim değişti. Keşke iyi mimari günlük hayatımızın daha büyük ve alışılmış bir parçası olsa.

l_hundertwasserhaus3
Hundertwasserhaus
l_hundertwasserhaus16
Hundertwasserhaus

Seyahate çıkmadan önce gideceğim yerle ilgili iyi tavsiyeler almaya bayılıyorum, çünkü böylece normalde gitmeyeceğim muhteşem yerler keşfediyorum. Arkadaş tavsiyesiyle soğuktan bayılmadan önce kendimizi Burggarten’in içindeki Schmetterlinghaus’a attık.

m_vienna9
Schmetterlinghaus

Dışarıdaki buz gibi kış havasına tezat, içinde çeşit çeşit kelebeğin yaşadığı dev bir sera düşünün. İçeri girdiğimiz anda avucum kadar, kocaman, rengarenk kelebekleri tropik bitkilerin arasında serbestçe uçuşurken görünce aklım gitti. Heyecanla resim çekmek için telefonumu çıkardım, ama hem gözlerim hem de kameramın lensi hava değişiminden buharlanmıştı. İçerideki sıcak havaya alışınca yavaş yavaş dolaşmaya başladım. Kelebeklerin kozadan çıkışını görmek, meyve yerken onları yakından izlemek tek kelimeyle muhteşemdi.

n_schmetterlinghaus4
Schmetterlinghaus’ta kelebeklerin yemesi için belirli aralıklarla meyve tabakları bırakılmış
n_schmetterlinghaus11
Schmetterlinghaus’un içinde kelebekler serbestçe uçuşuyor
n_schmetterlinghaus23
Schmetterlinghaus

Viyana, biraz yaşlı ve snop ama kesinlikle çok zarif ve şık bir şehir olarak hafızamda yer etti. Kısacık ziyaretimde önce tipik bir Avrupa şehri olduğunu düşünsem de zamanla kendini açtı ve sevdirdi, yeni tecrübeler yaşattı. İyi yemek ve kültür-sanat için kesinlikle doğru adres.

 

Yorum bırakın