Amsterdam Notları: ADE, Vincent, Hutspot, Vondelpark

Amsterdam’a ilk gelişimde kız arkadaşlarımla şehrin her bir yanını yürüyerek gezip ayakkabılarımızı eskitmiş, yapılacaklar listemizde olmazsa olmazların yanına birer çarpı koymuş olsak da oldukça “cici” bir hafta sonu geçirmiştik. Birkaç ay sonra tesadüfen aynı zamanda Amsterdam’a giden annem ve Arda bensiz çok eğlendiler. Annem döndükten sonra da Arda arkadaşlarıyla keyifli bir hafta geçirdi, özellikle de benim deneyimleme şansı bulamadığım gece hayatı hakkında iyi bir fikir edindi. Ayrı ayrı Amsterdam’ı çok beğenmiş olsak da beraber tekrar gitme fikri hep kafamızın bir kenarında kaldı. Bu yüzden Arda Amsterdam Dance Event’e gitmeyi önerdiğinde hemen atladım.

IMG_3078

Amsterdam Dance Event (ADE) 1995’ten beri her yıl Ekim ayında düzenlenen ve beş gün süren efsanevi bir elektronik müzik festivali. Festival sırasında De Balie, Paradiso, Melkweg gibi şehrin önemli clublarında yüzlerce konferans ve event gerçekleştiriliyor ve dünyanın en ünlü DJleri burada çalıyor. Festivale katılan elektronik müzik severler için hangi partiye gideceğini seçmek hem keyifli hem de oldukça zor.

Ben 20’li yaşlarımın başını epeyce hareketli geçirdim, özellikle yurtdışında yaşadığım dönemde sabaha kadar eğlenip hiç uyumadan okula / işe gittiğim dönemler çok oldu. Açıkçası 30’dan sonra bu tempoyu sürdürmek hem zor, hem de biraz anlamsız geliyor. Gençler eğlensin 🙂 ADE için plan yaparken de toplam dört günlük seyahatimizde iki tane event’e bilet alıp diğer günler daha sakin takılalım dedik.

IMG_3080

Öğlen saatlerinde Amsterdam’a ulaştık. Kaldığımız airbnb Amsterdam’ın devasa, yemyeşil parklarından Rembrandtpark’a bakan sıra sıra evlerden birinin çatı katındaydı. Hala kullanmayan kaldı mı bilmiyorum ama özellikle Avrupa seyahatlerinde otel yerine airbnb’de kalmak hem daha hesaplı, hem de çok rahat oluyor. Bu defa tercih ettiğimiz evden de gayet memnun kaldık. Bizi karşılayacak olan ev sahibimizi beklerken kısa bir süre parktaki banklardan birinde oturup doğanın tadını çıkardık, eve eşyalarımızı bırakır bırakmaz da kendimizi tekrar sokağa attık.

IMG_3076

Amsterdam’daki ilk günümüzde şansımıza hava harikaydı. Kaldığımız bölgeden tramvaya binip merkeze ulaştık. Aslında amacımız ikimizin de daha önce gitmediğimiz Foam fotoğraf galerisine gitmekti ama dışarıda güneş pırıl pırılken kapalı bir yerde olmayı ikimizin de canı istemedi, kapıdan döndük. Foam’ın da yer aldığı bölge olan 9 Streets / De 9 Straatjes’e daha önce de gelmiştim, oldukça turistik olsa da minik kafe, restoran ve butikleriyle çok tatlı bir yer. Biraz dolandıktan sonra Goodies diye bir kafede oturup yiyecek bir şeyler söyledik. Benim peynir tabağım nefisti, Arda da burger ve patatesinden epeyce memnun görünüyordu. Burası sokakta oturup geleni geçeni izlemek için de süper bir yer, kesinlikle tavsiye ederim. Özellikle mesai saatlerinden sonra sokaktan o kadar tarz insanlar geçmeye başladı ki, utanmasam ben sokak modası fotoğrafçısıyım diye ortaya atlayıp hepsinin fotoğraflarını çekerdim.

IMG_3149

IMG_3137

Yemekten sonra uzun geceye hazırlık yapıp biraz dinlenmek için eve döndük. ADE’nin ilk gecesi için De Balie’deki Einmusika’yı seçmiştik. De Balie aslında sadece bir club değil, film gösterimleri, paneller düzenlenen büyük bir kültür merkezi. Hatta biz gittiğimizde Can Dündar’ın katılması planlanan basın özgürlüğü panelinin posterleri vardı. Hatırlayanlar varsa sonradan Türkiye’nin Interpol’den Almanya’da gizli bir adreste bulunan Dündar’ın Amsterdam ziyareti sırasında tutuklanmasını talep etmesi nedeniyle panelin iptali söz konusu olmuş, Amsterdam’daki yetkililerin Dündar’ın tutuklanmayacağına dair söz vermelerinin ardından panel gerçekleşmişti. Neler konuşulmuş merak eden varsa diye parti modundan iki dakika çıkıp buraya panelin videosunu bırakıyorum (ilk 1 saati İngilizce).

IMG_3136

ADE’ye dönecek olursam, ferah feza De Balie alışılmış karanlık, basık club ortamlarından epeyce farklıydı. Ana sahnede Einmusik ve Jonas Saalbach çok başarılıydı, farklı bir odadaki sette de Miyagi’yi keyifle dinledik. Gece boyunca Arda’yla birkaç defa birbirimizi kaybettik, her defasında kendi başımıza da çok eğlendik. Tek bir kişi bile yalnız olduğum için beni rahatsız etmedi. Ne zaman dans etmekten yorulsak lobideki kafede oturup soluklandık. Böyle rahat ve özgür bir ortamda zaten keyifli vakit geçirmemek mümkün değil. Uzun süredir en keyif aldığımız, eğlence adı altında kalabalıklarla itişip kakışmadan kafamıza göre dans edip eğlendiğimiz gece oldu. Einmusika setini buradan dinleyebilirsiniz.

IMG_3097

Ertesi sabah hava yağmurlu, bizim de kafamız bulutluydu. Bir kafede hızlıca birer tost yedik, sonra kendimizi yine sokaklara attık. Islandıkça etraftaki mağazalara gire çıka Van Gogh Müzesine kadar geldik. Her aşırı turistik şehirde olduğu gibi, Amsterdam’daki müzelere de kesinlikle önceden online bilet alıp gitmek lazım. Bizim gibi böyle son dakikada karar verip gidince bilet kuyruğu muazzam oluyor. Biletler €17 (2017 itibariyle). Hava dışarıda beklenmeyecek kadar berbat olduğu için kuyruk biraz kısalana kadar Van Gogh Müzesinin hemen yanındaki Stadelijk Müzesi’nin mağazasındaki kitapları inceleyerek oyalandık. Van Gogh müzesinde hem sürekli sergideki eserleri, hem de The Dutch in Paris sergisinde Van Gogh’un yanı sıra Paris’te yaşamış olan Kaemmerer, Sluijters, Mondriaan gibi farklı sanatçıların eserlerini görebildik.

IMG_3112
Jan Sluijters – Bal Tabarin
IMG_3110
Jan Sluijters – Cafe de Nuit
IMG_3106
Van Gogh: View from Theo’s Apartment
IMG_3104
Van Gogh – Montmartre: Windmills and Allotments

Müzeyle ilgili en büyük eleştiri Van Gogh’un en önemli eserleri farklı müzelerde sergileniyor olduğu için buraya gitmeye değmeyeceği yönünde. Ben bu görüşe katılmıyorum, Ayçiçekleri serisinin büyük bir kısmını, Sarı Ev, Çiçek Açan Badem Ağacı gibi sanatçıya ait birçok meşhur tabloyu burada görebilirsiniz. Ayrıca müzeyi gezerken Van Gogh’un bir sanatçı olarak gelişimini gözlemleyebilir, ilişkileri ve hayatıyla ilgili bir çok detay öğrenebilirsiniz. Hem bence Vincent’in peşinde harcanan zaman asla boşa geçmiş olamaz. Yıldızlı Gece ile beraber birkaç eserini birkaç ay önce New York’taki MoMA’da dünya gözüyle görme şansım olmuştu, keşke imkanım olsa da tüm eserlerini sergilendiği yerlerde görebilsem.

IMG_3123
Van Gogh – Cafe Table with Absinth
IMG_3125
Self Portrait with Grey Felt Hat
IMG_3127
Van Gogh – Red Cabbages and Onions

Müzeden sonra şehrin sevimli ve hip semti De Pijp’te biraz yürüyüş ve Japon restoranı Otaru‘da bir akşam yemeğinden sonra evimize döndük.

IMG_3139
Albert Cuyp Market
IMG_3140
Albert Cuyp Market

IMG_3138

Amsterdam’daki son günümüze de yine De Pijp’te başladık. Niyetimiz özellikle sokak lezzetlerinin methini duyduğumuz Albert Cuyp Market’ta farklı tatlar denemekti ama biz açıkçası buranın cazibesini anlamadık. Bir sürü birbirinin aynı wafflecıdan başka yemek yenilecek bir yer göremedik, belki de biz yanlış günde (Cumartesi) gittik, bilemiyorum. Ama marketin etrafındaki sokaklar son derece gezilesi, görülesi, Instagramlanası. Küçük tasarım dükkanları ve butiklerde çok orijinal şeyler bulabilirsiniz ama fiyatlar kesinlikle ucuz değil.

HutspotVanWoustraat-820x450

HutspotVanWoustraatCafe-820x450
Fotoğraflar Hutspot’un internet sitesinden

Özellikle Hutspot adlı mağaza tasarımı, içindeki cafesi, berberi, vintage fotoğraf kabiniyle über cool. Türkiye’de uzun süredir çeşitli sebeplerle hiç alışveriş yapmayan biri olarak Amsterdam’da kendimi tutamadım, her gün bayılarak kullandığım bir sırt çantası ve bir denim ceket aldım.

IMG_3092

 

Alışveriş faslından sonra kendimizi Vondelpark’a attık. Hava nefisti, her yaştan insan güneşin tadını çıkarıyordu. Biz de magic truffle’ları alıp saatlerce doğanın tadını çıkardık, yürüdük, huzur dolduk, yanaklarımız al al oldu.

IMG_3142

Akşam olduğunda ADE’de bilet aldığımız ikinci partiye gittik: St Olofskapel diye eski bir kilisede düzenlenen In the Church. Ortam etkileyici olmasına rağmen müzik bizi fazla açmadı, zaten ertesi sabah da dönüş uçağımız olduğu için 2 gibi eve kaçtık.

IMG_3147

Tekrar gidince bir kez daha anladım, Amsterdam her havada, her haliyle çok güzel ve burada kısa bir kaçamak hep iyi bir fikir!

Yorum bırakın